MEDYA, PROPAGANDA VE BEYIN YIKAMA

 ali güneş

gunesali1@gmail.com

 

Geçtiğimiz hafta “Eleştirel Düşünce” dersimin konusu medya idi.

Amaç, eleştiren düşünce yetisi gelişmiş

Her okuduğuna,

Her duyduğuna

Her gördüğüne hemen inanmayan, temkinli yaklaşan ve soru soran öğrenciler yetiştirmek.

 

Bu bağlamda dersimin ana hedefleri ve soruları şöyleydi:

Medya nedir?

Medyayı nasıl okumalıyız veya medya okuryazarlığı nedir?

Medyayı nasıl görmeliyiz?

Medyada yazılıp çizilenler ne kadar doğru?

Medyada okuduklarımızın ve gördüklerimizin arkasında yatan başka anlamlar veya düşünceler var mıdır?

Kullanılan resimler ve semboller ne anlama geliyor, mesajlar verilmek isteniyor mu, isteniyorsa bu mesajlar nedir ve neye veya kime hizmet edecektir?

Hep aynı kanalları seyredersek veya hep aynı yazarları okursak nasıl bir algı ve anlam ile karşı karşıya kalırız?

Haber ve anlamlar nasıl eğilip bükülür?

Gibi sorular…

Soru çok….

Üniversite iken, hep şunu duyardım: “Medya, günümüzde yasama, yürütme ve yargıdan sonra DÖRDÜCÜ GÜÇTÜR.”

Yaş ilerledikçe…

Okudukça…

Toplumsal propaganda araçlarına biraz daha fazla maruz kaldıkça…

Ve bir de edebiyat ile uğraşınca…

Medya ve arkasında güçleri az da anlamaya başladım…

Kelimelere yüklenen anlamlar yavaştan kendini göstermeye başladı…

Verilmek istenen mesajlar, bilinç altı dokunuşlar tam olmasa da tepkisi gösterdi…

Sonunda yukarıdaki ifadenin doğruluğuna inanmaya başladım.

İnandım desem yalan olmaz…

Hatta, abartı olmasın ama, medyanın günümüzde yasama, yürütme ve yargının önüne geçtiğini düşünüyorum

Bu nokta da üç alıntı vermek istiyorum.

Birincisi: Müslüman aktivist Malcolm X şöyle diyor: “Medya dünyadaki en güçlü varlıktır. Masumu suçlu, suçluyu da masum gösterme gücüne sahiptirler ve bu da güçtür. Çünkü kitlelerin zihinlerini kontrol ederler.”

İkincisi: Tarihçi ve yazar Howard Zinn medya ile ilgili şu görüşü paylaşıyor: “Toplumumuzu yönetenler- politikacılar, şirket yöneticileri, basın ve televizyon sahipleri- fikirlerimize hükmedebilirlerse, güçlerinden emin olacaklardır. Sokaklarda devriye gezen askerlere ihtiyaç duymayacaklardır. Biz kendi kendimizi kontrol edeceğiz."

Üçüncüsü: 1860-1870 yılları arasında The New York Times gazetesinde başyazar ve 1875 -1897 yılları arasında ise The New York Sun gazetesinde editör yazar olarak çalışan John Swinton, kitle iletişim araçları muhabirlerinin, işi “sahne arkasındaki zengin adamların" yararına “düpedüz yalan söylemek” ve “gerçeği yok etmek” olan “entelektüel fahişeler” olduğunu ifade etmektedir. Haberin tamamını bu linkten okuyabilirsiniz: https://weehingthong.org/2020/08/30/did-a-john-swinton-of-the-new-york-times-really-state-that-mass-media-journalists-are-intellectual-prostitutes-whose-job-is-to-lie-outright-and-destroy-the-truth-for-the-benefit-of-rich/?fbclid=IwAR1Sm5Cj_4V2iMOzCYOocqNxPpnQIpjjSpcsUKqOsiCDtMfpi4L-ZHL313M

Geçtiğimiz hafta öğrencilerimle yapığımız ders, yukarıdaki alıntılar, daha birçok okumalardan ve kendi tecrübelerimden medya ile ilgili çıkardığım sonuç şudur:

Medya masum değildir…

Medya bir güçtür…

Ve medyanın arkasında büyük güç veya güçler vardır…

Bu nedenle medya, çok basit tabirle eğitmek, bilgilendirmek ve eğlendirmek için kullanılan bir araç olabildiği gibi bireyleri manipüle etmek, beyinlerini yıkamak ve algı oluşturmak için de kullanılabilmektedir. Her gün, bizi mutlu ettiğini, eğlendirdiğini ve eğittiğini düşündüğümüz mesajlarla medya bizleri bombardımana tutmaktadır. Ancak bu mesajlar çoğu zaman aklımızla alay ederken, kasıtlı ve bilinçaltımıza nüfuz eden kelimeler, semboller ve mesajlar yoluyla hepimizi şu veya bu şekilde etkilemeye çalışmaktadırlar.

Mesela, televizyonda yayınlananların veya reklamların çoğu gerçek veya gerçeklikten uzak, popüler kültürün etkisi ile izleyiciye suni ve yüzeysel mesajlar vermeyi tercih etmektedirler. Bu nedenle televizyon programları, filmler, diziler ve reklamların çoğunluğunun ya çok çocukça bir şekilde zihnimize basit duygusal inançları sokmak, bilgi ve kültür derinliğinden yoksun ya da cinselliği ön plana çıkaran, bazıları ise şiddet ve intikam gibi ilkel dürtülerimizi uyararak ya da her ikisini birden işleyerek bizleri etkilemeye çalışan yapımlar olarak karşımıza çıkmaktadırlar.  

Bu bağlamda medya, gazete, televizyon, film, dizi, reklamlar ve internet gibi araçları ile büyük kitlelere ulaşılarak düşüncelerimizi, inançlarımızı, davranışlarımızı ve algılarımızı şekillendirmede, beyinlerimizi yıkamada güçlü bir araç olabilmektedir.

Medyanın propaganda ve beyin yıkama stratejileri neler olabilir.

Bunlardan ilki sürekli gösterilen tekrarlardır. Televizyon ve film yapımcıları ile içerik yazarları tekrarların propaganda ve beyin yıkamak için güçlü bir araç olduğunu çok iyi bilirler. Mesela gerek radyo ve televizyon gerekse sosyal medya da verilen reklamlar, zihnimizde yer edene kadar sürekli tekrarlanıp durur. Çoğu zaman bu mesajlardan etkilendiğimizin farkına bile varmayabiliriz, ancak düşünce ve davranışlarımızı önemli ölçüde etkilerler. Bunun sonucunu özellikle tüketim kültürünün yükselişinde görmek mümkündür.

Diğer stratejisi ise medyanın duygulara hitap eden cazibesidir. Reklamlar, filmler, diziler ve sosyal medya bizi ustalıkla etkileyerek çoğu zaman duygusal yönlerimize dokunup farkında olmadan kontrol altına alabilir. Örneğin, doğa manzaralı bahçeli lüks bir villanın reklamı, böyle bir villaya sahip olmanın getirdiği farklı ve mutlu bir hayat duygusu ile çevrenizde kendinizi tanıtırken villanızın gerek bireysel gerekse toplum vezninde kişiye katabileceği değeri(!) işleyerek alıcıyı duygusal bir etki altında alabilir. Reklam yazarları ve reklamcılar bunu çok iyi bildiklerinden doğa manzaralı bahçeli lüks bir villa ile kişinin duygu dünyası arasında bir ilişki kurma stratejini geliştirip alıcıyı villayı satın almaya ikna edebilir.

Ötekileştirme stratejisi de medya tarafından propaganda ve beyin yıkama alarak   kullanıla bilmektedir. Televizyon filmleri ve dizileri genellikle belirli insan grupları hakkında önyargıları, klişeleşmiş ve propaganda kokan söylem ve ifadeler kullanarak ötekileştirme stratejisi uygulayabilir. Bu da bizim dışımızda olan insanları nasıl gördüğümüzü etkileyebilir, önyargı ve ayrımcılık hislerimizin derinleşmesine yol açabilir. Örneğin, filmler belirli etnik veya ırksal grupları şiddet yanlısı veya tehlikeli olarak tasvir ederek zararlı klişelerin devam etmesini sağlayabilirler.

Medyanın diğer bir beyin yıkama stratejisi ise yalan haber ve bilgidir. Özelikle internet ve sosyal medya bilgiyi paylaşmak için güçlü birer araçtır. Aynı zamanda bu araçlar, yanlış haber veya bilgi kaynağı olarak kitleleri yanıltabilir. Örneğin, sosyal medya yanlış bilgi ve komplo teorileri için bir üreme alanı olabilir, dikkatli olmaz isek bizleri etkileyebilir ve hatta büyük kitleleri olumsuz yönde etkileyip harekete geçirerek toplumsal karmaşıklığa ve düzensizliğe sebebiyet verebilir.

Son olarak, medya psikolojik baskıyı da stratejik bir araç olarak kullanabilir. Medya, bir görüşü özellikle topluma dayatmaya çalışabilir. Bu görüşü çok süslü bir şekilde sunar. Bu görüşü benimseyenler olumlu yönde gösterilirken, benimsemeyenler ise negatif olarak sunulur. Böylece yeni bir düşünce veya yaşam tarzı benimsetmek için toplumsal veya grupsal psikolojik uygulayabilir ve insanlar hâkim olduğunu hissettiği görüş ve algıyı tam olarak kabul etmese de benimsemiş gibi görünebilirler.

Sizlere iyi bir propaganda ve beyin yıkama stratejisi uyguladım değil mi…

Ömrüm olursa, önümüzdeki günlerde medyanın propaganda ve beyin yıkama taktiklerini nasıl bertaraf ederiz konusunda okuduklarımı ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım.  

Kalın sağlıcakla…

Comments

Popular posts from this blog