MEDYA, PROPAGANDA VE BEYIN YIKAMA
ali güneş
Geçtiğimiz hafta “Eleştirel
Düşünce” dersimin konusu medya idi.
Amaç, eleştiren düşünce yetisi
gelişmiş
Her okuduğuna,
Her duyduğuna
Her gördüğüne hemen inanmayan, temkinli
yaklaşan ve soru soran öğrenciler yetiştirmek.
Bu bağlamda dersimin ana hedefleri
ve soruları şöyleydi:
Medya nedir?
Medyayı nasıl okumalıyız veya
medya okuryazarlığı nedir?
Medyayı nasıl görmeliyiz?
Medyada yazılıp çizilenler ne
kadar doğru?
Medyada okuduklarımızın ve
gördüklerimizin arkasında yatan başka anlamlar veya düşünceler var mıdır?
Kullanılan resimler ve semboller ne
anlama geliyor, mesajlar verilmek isteniyor mu, isteniyorsa bu mesajlar nedir
ve neye veya kime hizmet edecektir?
Hep aynı kanalları seyredersek
veya hep aynı yazarları okursak nasıl bir algı ve anlam ile karşı karşıya
kalırız?
Haber ve anlamlar nasıl eğilip bükülür?
Gibi sorular…
Soru çok….
Üniversite iken, hep şunu duyardım:
“Medya, günümüzde yasama, yürütme ve yargıdan sonra DÖRDÜCÜ GÜÇTÜR.”
Yaş ilerledikçe…
Okudukça…
Toplumsal propaganda araçlarına biraz
daha fazla maruz kaldıkça…
Ve bir de edebiyat ile uğraşınca…
Medya ve arkasında güçleri az da anlamaya
başladım…
Kelimelere yüklenen anlamlar
yavaştan kendini göstermeye başladı…
Verilmek istenen mesajlar, bilinç
altı dokunuşlar tam olmasa da tepkisi gösterdi…
Sonunda yukarıdaki ifadenin doğruluğuna
inanmaya başladım.
İnandım desem yalan olmaz…
Hatta, abartı olmasın ama, medyanın
günümüzde yasama, yürütme ve yargının önüne geçtiğini düşünüyorum…
Bu nokta
da üç alıntı vermek istiyorum.
Birincisi:
Müslüman aktivist Malcolm X şöyle diyor: “Medya dünyadaki en güçlü
varlıktır. Masumu suçlu, suçluyu da masum gösterme gücüne sahiptirler ve bu da
güçtür. Çünkü kitlelerin zihinlerini kontrol ederler.”
İkincisi:
Tarihçi ve yazar Howard Zinn medya ile ilgili şu görüşü paylaşıyor: “Toplumumuzu
yönetenler- politikacılar, şirket yöneticileri, basın ve televizyon sahipleri-
fikirlerimize hükmedebilirlerse, güçlerinden emin olacaklardır. Sokaklarda
devriye gezen askerlere ihtiyaç duymayacaklardır. Biz kendi kendimizi kontrol
edeceğiz."
Üçüncüsü:
1860-1870 yılları arasında The New York Times gazetesinde başyazar ve 1875
-1897 yılları arasında ise The New York Sun gazetesinde editör yazar
olarak çalışan John Swinton, kitle iletişim araçları muhabirlerinin, işi “sahne
arkasındaki zengin adamların" yararına “düpedüz yalan söylemek”
ve “gerçeği yok etmek” olan “entelektüel fahişeler” olduğunu ifade
etmektedir. Haberin tamamını bu linkten okuyabilirsiniz: https://weehingthong.org/2020/08/30/did-a-john-swinton-of-the-new-york-times-really-state-that-mass-media-journalists-are-intellectual-prostitutes-whose-job-is-to-lie-outright-and-destroy-the-truth-for-the-benefit-of-rich/?fbclid=IwAR1Sm5Cj_4V2iMOzCYOocqNxPpnQIpjjSpcsUKqOsiCDtMfpi4L-ZHL313M
Geçtiğimiz
hafta öğrencilerimle yapığımız ders, yukarıdaki alıntılar, daha birçok
okumalardan ve kendi tecrübelerimden medya ile ilgili çıkardığım sonuç şudur:
Medya masum
değildir…
Medya bir
güçtür…
Ve medyanın
arkasında büyük güç veya güçler vardır…
Bu nedenle
medya, çok basit tabirle eğitmek, bilgilendirmek ve eğlendirmek için kullanılan
bir araç olabildiği gibi bireyleri manipüle etmek, beyinlerini yıkamak ve algı
oluşturmak için de kullanılabilmektedir. Her gün, bizi mutlu ettiğini,
eğlendirdiğini ve eğittiğini düşündüğümüz mesajlarla medya bizleri bombardımana
tutmaktadır. Ancak bu mesajlar çoğu zaman aklımızla alay ederken, kasıtlı ve bilinçaltımıza
nüfuz eden kelimeler, semboller ve mesajlar yoluyla hepimizi şu veya bu şekilde
etkilemeye çalışmaktadırlar.
Mesela, televizyonda
yayınlananların veya reklamların çoğu gerçek veya gerçeklikten uzak, popüler
kültürün etkisi ile izleyiciye suni ve yüzeysel mesajlar vermeyi tercih
etmektedirler. Bu nedenle televizyon programları, filmler, diziler ve reklamların
çoğunluğunun ya çok çocukça bir şekilde zihnimize basit duygusal inançları sokmak,
bilgi ve kültür derinliğinden yoksun ya da cinselliği ön plana çıkaran, bazıları
ise şiddet ve intikam gibi ilkel dürtülerimizi uyararak ya da her ikisini
birden işleyerek bizleri etkilemeye çalışan yapımlar olarak karşımıza
çıkmaktadırlar.
Bu
bağlamda medya, gazete, televizyon, film, dizi, reklamlar ve internet gibi araçları
ile büyük kitlelere ulaşılarak düşüncelerimizi, inançlarımızı, davranışlarımızı
ve algılarımızı şekillendirmede, beyinlerimizi yıkamada güçlü bir araç olabilmektedir.
Medyanın propaganda
ve beyin yıkama stratejileri neler olabilir.
Bunlardan
ilki sürekli gösterilen tekrarlardır. Televizyon ve film yapımcıları ile
içerik yazarları tekrarların propaganda ve beyin yıkamak için güçlü bir araç
olduğunu çok iyi bilirler. Mesela gerek radyo ve televizyon gerekse sosyal
medya da verilen reklamlar, zihnimizde yer edene kadar sürekli tekrarlanıp
durur. Çoğu zaman bu mesajlardan etkilendiğimizin farkına bile varmayabiliriz,
ancak düşünce ve davranışlarımızı önemli ölçüde etkilerler. Bunun sonucunu
özellikle tüketim kültürünün yükselişinde görmek mümkündür.
Diğer stratejisi
ise medyanın duygulara hitap eden cazibesidir. Reklamlar, filmler,
diziler ve sosyal medya bizi ustalıkla etkileyerek çoğu zaman duygusal yönlerimize
dokunup farkında olmadan kontrol altına alabilir. Örneğin, doğa manzaralı bahçeli
lüks bir villanın reklamı, böyle bir villaya sahip olmanın getirdiği farklı ve
mutlu bir hayat duygusu ile çevrenizde kendinizi tanıtırken villanızın gerek
bireysel gerekse toplum vezninde kişiye katabileceği değeri(!) işleyerek alıcıyı
duygusal bir etki altında alabilir. Reklam yazarları ve reklamcılar bunu çok
iyi bildiklerinden doğa manzaralı bahçeli lüks bir villa ile kişinin duygu dünyası
arasında bir ilişki kurma stratejini geliştirip alıcıyı villayı satın almaya
ikna edebilir.
Ötekileştirme stratejisi
de medya tarafından propaganda ve beyin yıkama alarak kullanıla
bilmektedir. Televizyon filmleri ve dizileri genellikle belirli insan grupları
hakkında önyargıları, klişeleşmiş ve propaganda kokan söylem ve ifadeler kullanarak
ötekileştirme stratejisi uygulayabilir. Bu da bizim dışımızda olan insanları nasıl
gördüğümüzü etkileyebilir, önyargı ve ayrımcılık hislerimizin derinleşmesine
yol açabilir. Örneğin, filmler belirli etnik veya ırksal grupları şiddet
yanlısı veya tehlikeli olarak tasvir ederek zararlı klişelerin devam etmesini
sağlayabilirler.
Medyanın
diğer bir beyin yıkama stratejisi ise yalan haber ve bilgidir. Özelikle
internet ve sosyal medya bilgiyi paylaşmak için güçlü birer araçtır. Aynı
zamanda bu araçlar, yanlış haber veya bilgi kaynağı olarak kitleleri
yanıltabilir. Örneğin, sosyal medya yanlış bilgi ve komplo teorileri için bir
üreme alanı olabilir, dikkatli olmaz isek bizleri etkileyebilir ve hatta büyük kitleleri
olumsuz yönde etkileyip harekete geçirerek toplumsal karmaşıklığa ve
düzensizliğe sebebiyet verebilir.
Son
olarak, medya psikolojik baskıyı da stratejik bir araç olarak kullanabilir. Medya,
bir görüşü özellikle topluma dayatmaya çalışabilir. Bu görüşü çok süslü bir
şekilde sunar. Bu görüşü benimseyenler olumlu yönde gösterilirken, benimsemeyenler
ise negatif olarak sunulur. Böylece yeni bir düşünce veya yaşam tarzı
benimsetmek için toplumsal veya grupsal psikolojik uygulayabilir ve insanlar hâkim
olduğunu hissettiği görüş ve algıyı tam olarak kabul etmese de benimsemiş gibi
görünebilirler.
Sizlere
iyi bir propaganda ve beyin yıkama stratejisi uyguladım değil mi…
Ömrüm olursa, önümüzdeki günlerde medyanın propaganda ve beyin yıkama taktiklerini nasıl bertaraf ederiz konusunda okuduklarımı ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
Kalın
sağlıcakla…
Comments
Post a Comment